13 Ekim 2010 Çarşamba

3 M A Y M U N . . .


3 maymun hikayesini bilirsiniz...
Onlara bakarken aaayyy ne sevimli bile dersiniz/deriz.
Resimler hep güzel şeyler söylerler biliriz.
Ama bir şey daha var ki lakin arka planda bir hüzün perisi gizlidir.
Ağlarlar aslında maymunlar durumlarına.
Bakmayın maymunluk yaptıklarına.
Susarlar onlar...
Duymazlar onlar...
Bilmezler onlar, en çok bildiklerini bile.
Başlarına vura vura ne hale geldiler değil mi?
Aynen senin gibi, benim gibi, birde o tanımadığımız herkes gibi.
Tek farkımız üzerimize tazyikli su sıkılmadı : ) Yaşasın (!)
Ama görünmez bir el geziyor sanki üzerimizde, yüzümüzde, sesimizde, ayarlarımızla oynuyor sanki bir şekilde.
O el kocaman oluyor, gölge gibi sarıyor her birimizi.
Bir kehanet gibi.
Biz sizi işte böyle uslandırırız der gibi.
Özgür değilim ben artık hiçbir yerde.
Burada bile ne yazık ki.
Google'da kendini ara, tık çıkarsın kendi karşına.
Huzurlarınızda Dinçel'in birşeyleri.
İçsel konuşmalarımsa yoruyor beni.
İçsel isyanlarım boğuyor beni.
Kendi kısık sesimi duyamaz oldum.
Ve ben 3 maymun ekibine dahil oldum.
Öğrenilmiş çaresizliği ciğerlerime kadar soluyorum : (
Biraz senin gibi, biraz da o tanımadığım, belki de çok tanıdığım herkes gibi.
Farkım var deme sakın.
Varsa şayet,
Hani nerdesin, ha gayret !....

1 yorum:

  1. Aslında üçten fazla maymun var ortada; üçü susan, duymayan, görmeyen maymun….
    “Dördüncüsü” susması gerekip susmayanı, duymaması gerekip duyanı, görmemesi gerekip göreni kızılcık sopası ile kovalayan maymun!!!! Tabi yakaladığında neler olduğu malum!
    Mutlak özgürlük çok matah, çokta arzulanan bir durum değil, olmasa da gerek. Özgürlük sınırı tanımlanırken klasik sınırlar öne sürülür; kişinin özgürlüğü bir başkasınınkinin başladığı yerde biter, amenna…
    Bazen içsel konuşmalarla kişinin kendisinin boğulması gerekiyor …..
    Çünkü her iç konuşması dışa vurulmuyor, vurulmaması gerekiyor, üç maymunu oynamak gerekiyor, ama bu dördüncü maymunun korkusundan değil, patavatsız “beşinci” maymunun yaptığı gibi – her ne kadar tazyikle, mahalle baskısıyla, sosyal nedenlerle – rollerini saf saf oynayan ilk üç maymunun huzurunu kaçırmamak için ….. 
    “3 maymun hikayesindeki” maymun sayısı çok makul değil mi? Bireysel, sosyal hak, hukuk, adalet konularında üç maymundan biri olup dördüncü maymundan korkup kaçan, beşinci maymundan çekinen ne olsun …..
    Ama içsel konuşmalar DinçeLce, Fatmaca, Kemalce…. Hülasa Bireyce….
    Bireyce kendi kısık sesimizi duymamamız gerek, zaten O kısık sesimizle ne kadar bağırsak da kendi duyduğumuzdan bir desibel fazla da çıkaramıyoruz, kabuslarımızda yaşadığımız gibi avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz ama kimse duymuyor…..
    Örnek mi; Her gece konuşmamamız gerekeni/gerekenleri karşımıza alıp saatlerce konuşuyoruz, anlatıyoruz ama içsel konuşmalarla,– kocaman konuşma balonlarıyla değil – içsel konuşma baloncuklarıyla!!! Biz avazımız çıktıkça, diyaframımızdan ciğerlerimizden tüm nefesimizle konmuştuğumuzu zannediyoruz ama konuşmamamız gereken bizi hiç duymuyor, duymaması gerekiyor… Çünkü duyduğunda sınır ihlali oluyor, ya dördüncü maymun kapıyor kızılcık sopasını düşüyor sınır ihlali yapan maymunun peşine ya da beşinci maymun oluyoruz sınır ihlali yaparak…
    Hepimiz ilk üç maymundan birisi olalım, bırakalım “3 maymun hikayesi ilelebet” devam etsin ….
    Farkım mı, evet var: Öğrenilmiş çaresizliklikte gerekli çoğu zaman, 3 maymun hikayesi gibi, Bireyce ….
    Öğrenilmiş çaresizliklerin yaşanan çaresizliğe dönüşmemesi dileğiyle…. 

    YanıtlaSil