17 Şubat 2017 Cuma

Fevziye Teyze ve Ferdi Amcaya...

Bugün 21 yıl önce ilk oturduğum binadaki komşularımı ziyaret ettim, Ferdi amca da Fevziye teyze de opera sanatçısı idi, ikisi de emekliydi, ikisinin de te o zaman bile saçları bembeyaz idi, beyaz bir serçe arabaları vardı, ona öyle bir özenirlerdi ki brandasız park etmezlerdi, hiç evde oturmaz o minik serçeyle hep bir yerlere giderlerdi, yaşamı keyifli yaşama ustaları gibi görürdüm onları ve her kahve içmeye gittiğmde entellektüel sohbetleriyle donatırlardı beni.
Ve de her evlerinden ayrılırken "giderek daha da yaşlanıyorlar, Allahım nolur ölmesin onlar" diye dua ederdim, kendi daireme giderken içim hep cız ederdi.
Bugün evlerine habersiz gittim.
Kapıyı çaldım.
Tanımadığım bir kadın açtı kapıyı.
Eyvah dedim eyvah ikisi de gitti mi :(
Sonra canım Ferdi amcam çıktı arkadan, aaaaaa dedim burdasın.
Tanımadın mı beni Ferdi amcacım.
6. dairedeydin dedi.
Sen bizim kızımızdın dedi, herşeyi hatırlıyordu, şu maksimum karttaki X gibi maksimum bir sevinçle kucakladım kendisini, bir tek derdim kalmıştı, Fevziye teyzem de hayatta mıydı ??
Sonra cılız bir ses "Ferdicim kim o" dedi.
Fevziye içerde, hadi gir içeri dedi.
Girdim.
Beni tanımadı ilk önce.
Her zamanki nezaketiyle tanıyamadığı için özür diledi.
Evden çıkarken dengesini kaybedip düşmüş, beyne pıhtı atmış, yatalak olmuş 7 ay önce.
Mavi gözleri mutsuz bir griye dönmüştü, sonra sonra hatırladı beni.
Hayatım boyunca "öğrendim senden" dedim, o kahve sohbetlerinde güçlü kadın modelimdin.
Örnek aldım hep seni.
Senin gibi bir kadın oldum dedim.
Öyle bir ağladı ki.
"Bak dedi şimdi bu haldeyim, öyle güzel bir hayat yaşattı ki Ferdi bana, 1 ay sonra 55. yılımızı dolduracağız dedi, şimdi de bebeği gibi bakıyor bana" ellerini aldı Ferdi amcanın elini öptü şükranla.
Ferdi amca olmuş 92.
Fevziye teyze 87.
O da tuttu öptü onun elini "o benim dünyalar güzeli karım" dedi.
Ya arkadaş sevgi gerçekten de emekti.
Habire tekleyen o serçe arabaya özenmek gibi, birbirine de özenmekti.
Giderken ben "elini tutacak bir adam olsun dedi hayatında, sev ve çok sevil, hayat çok kısa, sevdiklerini daha, daha çok sev ve vakit ayır ve bugün bizi mutlu ettiğin gibi, sende çok mutlu ol" dedi Fevziye teyze.
Belki de bu son öğüdü idi.
Düşündüm de yaşadıkları hepimiz için ibret-i alemdi.
Gerçek sevgi neydi.
Ben güzelken, sen güçlüyken sevmek kolay, 92 yaşında da güzel bulurmuydun beni.
Bak altını temizliyorlar Fevziye teyzemin, sende bana hala"karım benim, baldan tatlı canım benim" diyebilir miydin.
Gerçek sevgiye şahit oldum bugün ben.
Ve niye onca yaşlılığa rağmen herşeyi anımsıyorlar biliyor musunuz?
İkisi de sürekli okur ve öğrenirdi.
Beyinleri ve ruhları hep güzel anılara şahitti.
Güzel yaşadılar.
Güzel gidecekler.
Sevgiyle ve hep sevgiyle.
Bugün bize sevgiden gelen şifayı öğretmiş olsunlar.
Hayatın her anını keyifle ve değerli yaşamayı öğretmiş olsunlar.
Bunun için yazdım bunu.
Hayatta hep anımsamamız gereken bir vefa var.
Onu unutmamak borcumuz olsun.

5 Şubat 2016 Cuma

Annem'e Mektup..



Uzun zamandıR yazmak istiyoRdum buRaya, yazıma bu fotoğRaf'ını koymak istedim, çünki hayatımda hiç biR fotoğRaf'a bu kadaR inanmamıştım, o iLk opeRasyona gideRken sen  "anne" dedim, bu poz'u veRdin, zafeR işaRetinLe bana iLham veRdin, içimden "annem bunu da başaRıR" dedim, başaRamayacak oLsan bu poz'u veRiR miydin? En başından beRi bu fotoğRaf'a tutundum ben, güvendim ona, sen gitmeyecektin...
SonRa heRgün eksiLdin..
İştahın kesiLdi önce hiçbiRşey yiyemedin, en sevdiğin yemekLeRi yaptım sana çoğu zaman bi Lokma biLe yiyemedin, kaşıkLa bi Lokma yediRebiLsem sana bayRam edeRdim oysa ki o bayRam sevincimi en son KayRa'nın bebekLiğinde etmiştim, şimdi sen de onun gibi aRtık bebeğimdin..
Koah..
Nefes aLamıyoRdun Koah yüzünden aRtık, kanseR seni yiyip bitiRiRken bi de nefes aLamaman ne çok yıpRattı seni, biLiyoRmusun annem sen bana nefes aLabiLmenin ŞükRünü öğRettin, haLa daha benim de ritmim bozuk, gittiğinden beRi çok nefes'siz hissettim.
Ah son günLeRde ayakLaRın da tutmaz oLmuştu, yığıLıp kaLıyoRdun, kaç keRe tuvaLete götüRdüğümde düşüRmekten koRktum seni.
O son üç ay'ı çok yazmak istemiyoRum buRaya, heRgün yas tuttum, heRgün acı doLuydum, gidecektin aRtık, bunu makuL kaRşıLamaya söz veRdim.
Ve 15 Kasım..
Saat 15:30
Ben evde otuRuRken sen gitmişsin..
TeLefon numaRaLaRımızı bıRakmıştık heR biRimiz aciL duRumLaR için, sebepLeR aRasında öLmek yoktu ama :(
HeR neyse o kadaR numaRanın içinde beni aRadıLaR..
"Annem" dedim :(((
Başınız sağoLsun dediLeR..
Bak buRaya haLa daha dayanamıyoRum, çığLıkLaRım apaRtmanı yıkmış, kaç kat aşağıdaki komşu biLe duymuş, en çok "ben en küçüğüm niye bana, niye niye niye bana söyLediniz" diye bağıRdığımı anımsıyoRum.
SonRa sakinLeş kızım dedim kendi kendime, bak bu büyük bi sınav dedim, isyan etmekten çok koRktum, Allah'a veRdiğim sözümü tuttum, hamd ettim, O'na seni daha fazLa acı çektiRmeden yanına aLdığı için ŞükRettim, iki gün daha yaşasan ayağını kesecekLeRdi ceRRah'LaR, ayakLaRın senin kanatLaRın idi, kesseLeR dayanabiLiR miydin? BiR bütün oLaRak vaRdın YaRadan'ın yanına, en çok buna dua edeRdin, kabuL oLduğu için biRde ona ŞükRettim, kimseye muhtaç oLmak istemiyoRdun, hep dik duRdun yaşamda, ben onuRLu oLmayı senden öğRendim ve NesRin'in dediği gibi Rabbim guRuRunu incitmeden aLdı seni yanına ya en çok da  buna hamdettim, kötü göRünenin içinde biR süRü iyi şey buLdum, bunLaRa teşekküR etmesem dibe vuRuRdum, iman etmek kaLdıRdı beni ayağa, zoR an'LaRda hep dua ettim, şifa buLdum, hem sana iyi geLdi, hem bana iyi geLdi ettiğim duaLaR, dua'dan besLendim..
DiLek abLamı aRadım iLk, gayet sakince, "beni hastaneden aRadıLaR, ımmm, ımmm, ımmm... :( bunu bekLiyoRduk biLiyoRsun dedim, gitti abLa dedim, annem gitti :((( ama üzüLme, şu an huzuRda, ben ŞüküR doLuyum, şimdi ben hastaneye gidiyoRum" dedim,
sonRa Demet abLamı aRadım, aynı şeyLeRi söyLedim ve hastaneye geLdim, moRg'da seni göRünce ah annem.....
ALamadı 3 dev gibi adam beni senin yanından.
DefaLaRca bayıLmışım..
Dizimin bağı çözüLdü kaç keRe yığıLıp kaLmışım.
İçimde Gripin bi şaRkısını söyLüyoRdu "SEN GİDİYORDUN"
O gece kendi evime geLmeyi teRcih ettim, KayRa babasında idi, bekLemiş geLmemi, geLdi, yüzümde bi antidepResan güLümsemesi, oyun oynadık onunLa, hiçbiR şey biLmesin istedim, üç gün sonRa söyLedik ona, o gece anLatmaya kaLksam öLümün yaşamın en geRçek şeyi oLduğunu öğRetemezdim KayRa'ya, bekLedim ki öLümü o da vakuR kaRşıLasın vakti zamanı geLdiğinde..
ŞimdiLeRde ise deRin biR boşLuk içindeyim, özLemeye henüz bi çaRe buLamadım ve sanıRım biz kaLanLaRın baş edemediği tek şey bu, geçmeyecek hiç sanıRım.
YokLuğun çok ağıR anneciğim.
Senden sonRa bende daha çok anne oLmaya adandım.
Nasipse KayRa'yı anne eLi değeRek büyütmek kaRaRım.
UmaRım ki güzeL büyüR, umaRım ki biR güzeL "adam" oLuR..
Sen gidince biRden büyüdüm anne, yapamadığım heRşeyi yapabiLiR mişim meğeRse, meseLa kuRu fasüLyenin taRifini aLmak hiç akLıma geLmemişti senden (çünki gitmezdin sen) uğRaşa didine tuttuRmayı başaRdım, nohutda da çok övgü aLıyoRum, bi yoğuRt yapıyoRum biLdiğin kaymak :)
Geçen üst komşum poğaça tarifimi istedi benden, şaka değiL vaLLa bak :)
Kek'i hiç sorma :) henüz bi tutuyoR, bi tutmuyoR, özgüR biR Ruh o, isteRse oLuyoR :)
Facebook'a dadandım yine.
KeRLi feLLi yazıyoRum yine, geneLde şaRkı çaLıyoRum, biLmiyoRLaR ki o aşk şaRkıLaRı hep senin için.
Can KAZAZ diye biR çocuk vaR, sen yoğun bakımdayken buLdum onu, diyoR ki şaRkıda "çek şu hayaLini, gösteR geRçek yüzünü, senin kaLbin yok mu?
Bu şaRkıyı ben hep sana söyLedim.
Daha az uyuyoRum aRtık, fıRsat buLdukça kendimi dışaRı atıyoRum, sokakLaRda aRkadan sana benzeyen kadınLaR'a rastLıyoRum, tam heyecanLa konuşcak oLuyoRum, Leman SAM'ın bi şaRkısı geLiyoR akLıma..

Dün gece hiç tanımadığım biR eRkeğe,
Sırf sana benziyoR diye usuLca sokuLup meRhaba dedim,

Tanıdık biR huzuR aradım,  şaşkın bakışLaRında dün.
BiLdik biR söz bekLedim eskiden kaLma öyLesine
Konuştu biR şeyLeR söyLedi, beklediğim sözLeR bunLaR değiL
Yüzüme baktı gözLeRime ama senin gibi değiL.

AnLadım ki hiç kimse hiç kimse sen değiL.
Hiç kimse senin gibi canımdan öte can değiL.
AnLadım ki hiç kimse hiç kimse sen değiL
Hiç kimse senin kadaR fikRime huzuR değiL..

Bu şaRkı heRşeyi anLatıyoR, hiç kimse sen değiL, hiç kimse fikRime huzuR değiL, en büyük ŞükRüm ise bunu sen yaşaRken de değeRLi buLmam oLdu, evLatLığına Layık oLamasaydım, katLanmam daha zoR oLuRdu, bunun içindiR ki seninLe yaşadığım heR güzeL anı için, bana/bizLeRe yaşattığın anaLık için, senden öğRendiğim onuRLu ve namusLu yaşam için, o dik hayat duRuşum için sana, buna "eşLik etmek" seçimini yapabiLdiğim için kendime teşekküR edeRim.
Senden öğRenmek sonsuz.
HaLa daha fısıLdıyoRsun bana.
DuyuyoRum seni, doğRu yoLu gösteRiyoRsun haLa daha.
Bunu anasını kaybedenLeR anLayabiLiR anca.
Sayende çok güzeL büyüdüm,
Hakkını heLaL et canım ANA :(

dinçeL..

Not : İyi ki heRgün eLini ve nanakLaRını öpmüşüm, iyi ki heRgün "Seni SeviyoRum" demişim, demesem bu soğuk günden daha çok üşüR müşüm, not oLaRak yazdım ki, okuyan aRkadaş şansın vaRken....
De hadi.




20 Ağustos 2014 Çarşamba

YENİDEN YAZMAK..

Uzun zamandır yazmıyordum, Bunun için iyi bir sebep arıyordum. Sen kırk yaşına girdiğin için ve ben seni çok sevdiğim için yazım başladı sayende. Teşekkür ederim buna sebep olduğun için. Öncelikle 40 yaşına girdiğin için çok mutluyum. Daha önce benim de başıma geldi :-) Bu yaşadığım en güzel deneyimdi. İnsan küçükkken bu yaşlar kendine vurmaz sanıyor. Ah bu yaşlar eğer ölmediysen hiçde seni unutmuyor. Aslında bu farkında olana iyi de oluyor. Bi kere 40 yaşın en güzeL tarafı daha önce denediğin hiçbir hatayı tekrar denemene asla izin vermiyor. Dizginler onun elinde. Bir komutan gibi sana "bunu daha önce denedin, bi daha lüzum yok" diye buyuruyor. Sen onu atlatıp bi hamle yapacak olsan eskileri çıkarıp önüne koyuyor. Elinde müthiş bir SEN arşivi var, hepsini bir bir karşına çıkarıp seni tam da kendi hayatından vuruyor. GeL hadi yap şimdi aynı hatayı, elin varmıyor, gönlün varmıyor, denemişsin bi defa, tekrar izin vermiyor. Seni ziyadesiyle tecrübe sahibi biri yapıyor. Yani demem o ki bi feysbuk cümlesi gibi "bir kadının en tehlikeli zamanı otuzundan sonrasıdır, hem hala genç ve güzeldir, hemde bir aptal değildir artık." Eh şükür ki 40'lara erensin. Sanki bi üyemiz eksik gibiydi, sen de gelince 40 yaşındaki kadınlar klübüne, tamamlandık gibi. Bu klübün içinde, zevk almak var, farkında olmak var, eğlenmek var, uslanmış kadınlar var, özgür ruhlar var, azıcık umursamazlıklar var, iyikiler var, keşkeler kaybolurlar, arasan da zor bulunurlar, hayır'lar var, doygunluk var, biraz bilgelik var, biraz delilik var, az biraz başkasını duymak var ama en çok hepsini susturup kendini dinlemek var, gelmişsin 40 yaşına kardeşim dahası mı var? Böyle güzel bi yaş işte. Geldiğin için çok ama çok mutluyum. Diğer yaşlarına teşekkürler, seni karşıma çıkardılar. Ve ve bişey daha var ki Turgut UYAR'ın dediği gibi "belki de asıl ustalık budur, her zaman acemi olmayı bilmek" Ben yine de hepimize acemilikler dilerim, soluğumuz kesilmesin diye. Seni çok seviyorum. İyi ki doğdun, bak gördün mü iyi ki 40 oldun... dinçeL'Ce..

8 Nisan 2013 Pazartesi

..NuDa VeriTaS..


Tablolardan hikayesini anlamaya çalışmak, onlara bakıp yeni anlamlar uydurmak eski geleneğim, Gustav KLİMT'in eserleri ise beni bu anlamda başarılı yapmıştır her daim.
Her eserinde nefis hikayeler var elbette ama ben en çok bayılıyorum Nuda Veritas'a.
''Çıplak Gerçek'' demek Nuda Veritas.
Herşey görüldüğü üzere.
Onu anlamak için çok kafa yormaya gerek yok.
hıııımmm diye başlayan çok bilmiş laflar etmeye hacet yok.
Çıplak bi kadın duruyor orada işte.
Sanki resmediyor hepimizi.
Hepimiz çıplaklıkla geldik bu dünyaya, ''çıplak olmayı bu kadar ürkütücü bulmayın'' diyor sanki.
Aslında belki de ''çıplak olun-çıplak kalın heyhat'' diye bi öğütte bile bulunuyor olabilir, asıl ürkütücü olan giyinik bedenleriniz içinde ''özgür'' olamadığınız ruhlarınız ve belki de örtünmüş bedenleriniz içinde örtünmemiş zehirli sarmaşık duygularınızdır diyor.
Daha mı anlamadınız diyor.
Çıkarın üzerinizdeki elbiseleri, lakin sizin ve benim en gerçek halimiz en çıplak olduğumuz anlarımızda gizli diyor.
Örtünmek beyninizi ve duygularınızı örtmez diyor.
Çıplaklık sizi orospu etmez, çıplaklık sizi ''KENDİNİZ'' eder diyor.
Kimseyi dinlemez çıplaklık, emir almaz, buyur etmez, çoban olmaz, koyun gibi güdülmez, o herşeyi kendisi halleder diyor.
Bi kez daha soruyor, onu (çıplaklığı) doğru anlamamızı istiyor, anlamadığımızı görüp, gardını alıyor; anlamadınız tamam da; siz bi de benim bu çıplaklığımı recm'mi etmek isterdiniz örtülü duygularıyla ey ''insan'' kusurlu insanoğlu diyor ve bence hepimizin ağzının payını orada veriyor.
Bakın hele bi resme; elinde tuttuğu aynayı bizlere çeviriyor.
''Siz asıl kendinize bakın'' diyor, benim çıplaklığımı eleştirinceye kadar örtünmüş deli saçması duygularınızı idam edin diyor.
Diyor da ne oluyor.
Devreye yukarıda Schiller'in ''Çoğunluğu hoşnut etmek iyi birşey değildir'' lafı giriyor.
Bu lafla da nihayetinde ağzımıza biber sürülmüş oluyor.
Çoğunluğu mutlu etmek için kendimizi redetmememiz gerektiği gözümüzün içine sokuluyor.
Şimdi bakın bana.
Çıplağım bende Nuda Veritas gibi.
Hem yine bi şarkı da bulmam gerekirse,
''Ben buraya çıplak geldim, pes etmem yok, pess etmem yooooook'' diye bağırırım seve seve..
Özetle;
Şarkıdan, tablodan ve hayatımdan öğrendiklerimi aşağıya yazıverdim.
Ben neyi bulmam gerekirse onu bulmaya geldim.
Neyi görmem gerekirse onu görmeye geldim.
Neyi söylemem gerekirse o sözü vermeye geldim.
Neyi yapmak istiyorsam onu yapmaya geldim.
Ve ben bunu sana da öğretmeye geldim.
Üstündekileri çıkar, uğra sende en çıplak halinle.
Ben sadece ''senin özünü'' ağırlamaya geldim.
Benim Nuda Veritas'tan öğrendiğim bu, onu başucu tablo'm varettim.
Beni de mi taşlamak isterdin.
Daha da mı öğrenemedin???





30 Mart 2012 Cuma

. . . D E R S . . .

Okuduğum bir yazı da deniyordu; karşımaza çıkan insanlar onları biz istediğimiz için değil, bizim istenilen kıvama gelebilmemiz için pıtt diye önümüze çıkartılıyorlarmış.
İlahi bir güzellik ve incelik var bence burada yine.
Hakk bizi olgunlaştırmak için bizleri yanlış insanlarla karşılaştırıyor, doğru benliğimizi bulabilmemiz için.
Hem felsefik olarak da düşünüldüğün de ''öldürmeyen şey de kuvvetlendiriyor'' ya bence oluyorsun bu bilgiyle Şam'da kayısı, üstüne kreması da cabası :)
Üzülmek neye yarar yanlış insanlar için.
Sen asıl onların sana öğrettiklerine bak.
Neden daha seçici oldun, neden kolay inanmaz oldun, neden daha temkinli oldun, neden hemen incinmez oldun, nasıl bu kadar kuvvetli oldun, yufka yüreğini nerede unuttun? bu kadar ''hayır''ı nereden buluyorsun? peki ama sevgin niye bu kadar kıymetli oldu? o hep kıymetliydi ama artık doğru kişilere verilmek için kocaman oldu.
Cevap buydu?
Öğrenmem gereken buydu?
Öğretilmek istenen buydu?
Kendime kıymetimi anımsatan o an'ların hepsine teşekkürler.
Siz olmasaydınız ''ben'' olmazdım, şimdilerde yaşadığım o eşsiz huzura kavuşamazdım.
İyi ki var'dınız.
Ve iyi ki YOK'sunuz . . .

22 Mart 2012 Perşembe

% 100 emin olacağımız şeyler . . .

Yüzde 100 emin olacağımız 20 şey di aslında okuduğum yazının orijinal adı.
Ben orijinali bir kuzu gibi kırptım, kendi bildiklerimden başka maddeler yapıştırıp yeni bir liste yaptım, siz benimkini okuyacak olduğunuz için buna emin olacaksınız!
Yok emin değilseniz, kendi yazınızı yazmak bedava :)
Benimkiler aşağıda, başlayın okumaya :)
1. Ektiğin kadarını biçersin, iyi emeğin ve kötü emelin sana aynı oranda döner.
2. Kimse senin senaryona burnunu sokmasın, kendi hikayeni kendin yaz.
3. İnsanlar kendilerini sana nasıl tanıtıyorlarsa ''önce'' öyle kabul et.
4. Endişelenmek vakit kaybıdır, öyle yapacağına endişelendiğin mevzuuyla ilgili çözümler ara.
5. Sadece tek bir dua edeceksen o da ''çok şükür'' olsun.
6. Mutluluğun verdiğin sevgi kadardır diyor orijinal yazı ama bana göre sevgiyi gerçekten hak edene paylaştırmalısın, çünkü ver ver felsefesi hazin bir sona da dönebiliyor gerçek yaşamda.
7. Hata seni başka bir yöne yönlendiren bir yol işareti gibidir, kıymetini bil.
8. İç güdülerine güven onlar yalan söylemez.
9. Herkesin dediğinin aksine davranırsan dünya yıkılmaz, sadece kendi dediğini yapmış olursun.
10. Önce kendini sev, sonra o sevgiyi her fırsatta etrafına yaymayı öğren.
11. Her gün yeni bir fırsattır.
12. Aşk acıtmaz çok da iyi hissettirir, acıtanlar içinse sana kattığı onca bedava tecrübe için şükret.
13. Ne yapacağını bilmediğinde sakinleş hem iyi gelir hem aradığın cevap gelir.
14. Hiçbir dert sonsuza kadar sürmez.
15. Hiçbir mutluluk da sonsuza dek sürmez...e öyleyse sen sen ol sadece anı yaşa.
16. Dünyadaki en zor şey anneliktir, kesinlikle öyle, sevgisi harika da insan yetiştirmek kolay sanat değil aslında.
17. Kendini ara, bulduğunda hayat hem kolaylaşacak hem de göz kırpacak sana mutlulukla.
18. Hayatındaki herkes çok değerli tabi ama listenin başına kendini koymamak onlara değil sana ayıp olur, unutma!
19. Kimseye en çok nerenin acıyacağını sakın anlatma, gün gelir en önce oradan vururlar sonra!
20. Ahirette öyle ama dünya da da en geçerli adaletin ''ilahi adalet'' olduğunu hep hatırla, bunu bilmek seni korur her iki hayatta da.
21. Herşey geçer, bunu da yaz bi kenara!..

1 Mart 2012 Perşembe

. . . S ı R . . . S ı R . . . S ı R . . . S ı R . . . S ı R . . .


Sır kelimesinde aklıma nedense hep Nermin BEZMEN'in ünlü romanındaki Hüma gelir.
Okuyanlar bilirler ki 90 yaşlarındaki Hüma hepimizin çözmesi için sır'lar bırakır hem çocuklarına, hem torunlarına hem de biz okuyuculara.
İnci gibi sır'lar sonra dizilip bir kolye olup; takılır hem boynumuza, hem de kulağımıza.
Kitabı okumam 2 gece sürdü.
Bitirince Hüma'nın sır'ları değil, benimkiler beynimi yedi.
aaa DinçeL'in sır'ları da varmış demeyin, bence sizlerin de vardır eminim.
Küçük sır'lar-büyük sır'lar.
Kendimize sakladığımız baklalar.
Ne zamandır ağzımızın altında saklıyorduk kim bilir.
Ama kalmasın orada daha fazla.
Ben Hüma'dan başka bir yol izledim tam bu esnada.
Sır gecesi düzenledim evde.
Kitaptaki gibi günlüğüme kilitler vurup ölümümden sonra açılsın istemedim.
Hem çok da değildiler benimkiler.
Üstelik onun ki gibi büyük şeylerde değildiler.
Söylenmesi kolay oldu.
Duyunca annem pek bir bozuldu.
Ona 2 kere yalan söylemiştim ömrü hayatımda.
1 şeyi de gizlemişim.
39 yıllık ömrüm de aslında ne de çok sevimliyim :)
Masumiyetimi seveyim.
Bağlı kalmışım her kurala, her duruma, her kişiye ve her kanuna.
Sonra birgün delirmek istemişim.
Delir mişim......
Gerisini mi dediniz ?
Gerisi annemle benim aram da ''s ı r'' artık söyleyemem, lütfen gücenmeyin :)

BÜYÜCÜ DİNÇEL . . .

Yaşadığım herşey boyut kazandırıyor bana her defasında.
Sizlerde de öyle midir ?
Mesela yanlış bir yerde söylediğim yanlış bir kelime bağlar kısmetimi artık her yerde.
Buna ben izin veririm aslında seve seve, sevmesem daha iyi ama neyse!
Üzgünlüğüm büyürken içimde, çekilirim hayattan uzun bir süre.
"Ben artık sus-pus olacağım, ağzımı bıçaklarla bile açtırmayacağım, and olsun buna uyacağım" gibi gelir-geçer : ) büyüler yaparım kendime.
Men ederim kendimi herşeyden büyümle.
İzinlerim tükenir kendime.
Atarım kendimi Dinçel mahzenime.
Eziyetim bitip tükenince, bozarım büyümü yine Dinçel marifetimle : )
Af ederim kendimi, temize çekerim.
Kendimi azad ederim.
Büyücülüğüme bir son veririm.
Özgür ederim kendimi yine.
Özgürlüğüme sevinirim.
Mümkünse artık dikkatli sürsün özgürlüğüm :)
Büyüm bozulsa da özenim sürsün.

. . . A Ş K . . .

Aşk yaşıyorum Aşk . . .
İlahi Aşk.
Var mı ötesi.
Bence en güzeli.

SEÇTİĞİN CÜMLELERDEN KENDİ HİKAYENİ YAZMAK MUCİZESİ ! . . .

Aslı var mı bilimiyorum ama okuduğum onlarca yazı ve yaşadığım irili ufaklı yüzlerce deneyim bunu tescilliyor.
Eskiden olsa ''tesadüf'' derdim, şimdi büyüdüm, hayattaki hiçbir şeyin tesadüf olamayacağını nihayet öğrendim.
Seve seve kabullendim.
Eminim sizlerde de olur; hani bir şeyi yazıp yazıp defalarca okursun ya beynin de, sonra da ''çekim yasası'' deriz ya halimize, evren sesimizi duydu, aklımdan geçirdiğim hikaye gerçeğim oldu diye sevinçlere bulanırız ya ununa bulanmış nugget gibi, bence asıl artık bunlar hikaye.
Bilimsel gerçeğinden öte bu durumun bir hediye gibi önümüze tepsiyle sunulma seramonisinde asıl gerçek HERŞEY OLUR ALLAH'ın İZNİYLE.
Diğerleri dedim ya iki satır önce, gerçekten hikaye.
Bence içten edilmiş dualarımız duyuluyor Hakk'ca.
Biz niyetlenince bir şeye hemen olmuyor ya, bazen de niye ''olmuyor'u'' kafaya takıyoruz ya, sonra da hakikaten olmuyor ya! sonrada ''olmuyor'' nasıl olsa diye unutuyoruz ya, ve son'da güya ''pat'' diye oluyor ya!..
Yok öyle de olmuyor aslında, hiçbir şey öyle basit bir ''pat'' durumuyla gerçekleşmiyor hayatımızda.
Yaradan her sesimizi, her niyetimizi duyuyor ama bizim için en ''hayırlı'' zamanı bekliyor.
O'nun sabrı büyük, bizi sabırlarla sınarken, o kim bilir nerede söylediğimizi unuttuğumuz niyeti en münasip zamanda gerçeğe dönüştürüyor.
Yüce Rab sayesinde hayat ''vakti geldiğinde'' şölene dönüşüyor.
Bence aynen böyle.
Bu yüzdendir ki ağzımızdan çıkanı, kulağımız da duysun 1000 kere, milyon kere.
Tüm boğumlarımızı geçtikten sonra buyursun dökülsün.
Onun beynimizde gevelenip-elelenip ağzımızdan çıktıktan sonra, Allah tarafından ''dua'' olarak kabul edildiğini herkes duysun.
Ve mümkünse herkes bu nizama uysun.
İyi hayatlar iyi dileklerden oluşur ama kötü hayatlar önce bir geçmişine bakıp dursun.
Nereden geldi bu hayat benim başıma sorusunun cevabını, kimsede değil eskiden yaptığı ve sarf ettiği kelimelerini kendine hatırlatıp, artık kötü birini gördüğü kendi aynasında bulsun.
Niyetler çizer kaderimizi,
Peki o zaman a'La.
Güzel niyetler, hayırlı dua'Lar edilirse zat'ımca, A'La kaderler yazılır sana da bana da.
Ama bu dua'm bile önce hayırlısıyla !