30 Eylül 2010 Perşembe

KORKU denen şey : (

Bence üzerinde varsa şayet, hemen salıverilmesi gerekli "korkunç"birşey.
İnsanın "pause" düğmesine basıyor.
Durmuyor sanki orada donuyorsun.
Hayal kuramıyor, kurmuş olduklarını ise; kanat takıp uçuramıyorsun.
Salıverilmiş, göğün üstünde birkaç kez tur atmışta, sonra döne döne bir apartmanın tepesindeki balkona takılmış uçurtma gibi olursun.
Rengin solar o son'da.
Korkun var ya bir kere, oradan kurtulmaya bile korkar durursun.
Uçurmaz rüzgar artık seni hayal ettiğin uzaklara.
Halbuki hayat kumara değer bir şey.
Deneyip becermenin zıddı, deneyip becerememek.
Bu gerçekten çok mu zor, çok mu korkunç.
Bence denememek daha korkunç...
Korkuları aldın mı bir kere koynuna, işin çok zor.
Pause'a kilitlenip tekrar yürümek zor.
Kendimden çok şahidim ben bu duruma.
Korkularım yüzünden çok tıkandım geçmiş zamanlarda.
Yol alamadım.
Durdum, dumur ve darmadağan oldum.
Kendimi uzaktan seyrettiğimde bir acı duydum.
Sonra karar verdim bir gece.
Korkularımı attım penceremden.
Aşağıya baktım.
Onlar dibe gittiler.
Sonra yukarıya baktım.
O gökte kendimi gördüm.

Özgürdüm...
Kanatlar taktım, göğe doğru süzüldüm.
Korku yoksa, endişe de yok.
Hiç dikkat etmediniz mi hayat biz neye endişe ediyorsak onu veriyor bize.
E o zaman hadi korkular çöpe : )
DinçeL ' ce.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder